30 Eylül 2011 Cuma

Pelin Ermiş (Aşk-ı Memnu da Cemile - Adını Feriha Koydum da Gülsüm )

          biyografisini arıyorum.. bulursam ekleyeceğim..

      20 Ağustos 1982 İzmir doğumlu.
     
      Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro bölümü mezunu

29 Eylül 2011 Perşembe

Sıla - Tam da bugün (2010)

SILA - SENI GÖRMESEYDIM

Elif Güreşçi - Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım

piyasa son dakika

dolar 1,8638 tl
altın (ons) 1,605,95 dolar (1 ons=yaklaşık 31,1 gram)
euro 2,5213 tl
24 ayar altın (gram) yaklaşık 97 tl

25 Eylül 2011 Pazar

Aydilge - Takıntı (şarkı sözleri)

Tuz oldum buz oldum
Gerçekken düş oldum
Aklım denizde iken
Çölde kumla doldum
Az oldum çok oldum
Aşka sığmaz oldum
Dünya dar gelince
Ayda gezer oldum

Hadi durma söyle
Hadi durma söyle ne oldu
Hadi durma söyle
Hadi durma söyle ne oldu

Kapıların ardından gelen ışık gibi yollara düşür beni
Dönmem geri tertemiz nefes gibi içine çek beni
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi


Az oldum çok oldum
Aşka sığmaz oldum
Dünya dar gelince
Ayda gezer oldum

Hadi durma söyle
Hadi durma söyle ne oldu
Hadi durma söyle
Hadi durma söyle ne oldu

Kapıların ardından gelen ışık gibi yollara düşür beni
Dönmem geri tertemiz nefes gibi içine çek beni
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi

Kapıların ardından,yollara düşür beni,
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi

Hangi düşten düşmüşüm ben hangi yoldan savruldum
Hangi filmin başrolünde kahraman oldum
Hangi senle mutluyum ben hangi senle kavruldum
Hangi yoldan son çıkışta kaybolup durdum

Kapıların ardından gelen ışık gibi yollara düşür beni
Dönmem geri tertemiz nefes gibi içine çek beni
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi

Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi
Sanki hiç kaybolmayan bi takıntı gibi
Bi takıntı gibi, bi takıntı gibi

Nilüfer - Şebnem Ferah - Erkekler Ağlamaz

24 Eylül 2011 Cumartesi

pppppppp:D

    Bugünlerde harikayım:D İnsan kaybetme konusunda adeta büyüleyici bir show yapıyorum:D
    Sayacağım bundan sonra.:) Üüüüüç döööört diye:D:D
    Sanırım 5 filan oldu iki hafta içinde..

Pamuk İpliğine Bağlı Arkadaşlıklar

     "Hiç bir çağda değişmeyecek hayal kırıklığıdır." denilmiş sözlüklerden birinde.. Kesinlikle öyle.. Fazla bir anlam yüklemeseniz bile sırf arkadaşımdır diyebildiğiniz için değeri olmasını beklersiniz.. Ama "çok beklersiniz"..
     En ufak problemde silinip pişmaniye gibi eriyip bitmeniz değersiz hissettirmekten çok tiksindirici bir "Pamuk İpliğine Bağlı Arkadaşlık" dedirtiyor insana.. Oysa siz arkadaş,kardeş dediğinizde gerçekten umrunuzda olduğunu göstermişken.. Hani bi hata yaparsınız.. Ufaktan.. Özür dilersiniz ve geçer.. Peki ya özre rağmen kardeşliğinizin taaak! diye son bulması neden???
     İşte tam da söylediğim bu : "Pamuk İpliğine Bağlı Arkadaşlık"..
     Üzücü...

     Ayrıca bkz: ilişkilerin pamuk ipliğine bağlı olması

     Alıntı: çağımız insanının gün geçtikçe doyum denilen hazza ulaşmak için hep daha fazlasını istemesiyle ilgili bu aslında. sahip olunanlardan ziyade 'sahip olabileceklerim' in derdine o kadar çok düşülüyorki, samimiyetsiz, yüzeysel, sahte ilişkiler türüyor sonu sıklıkla hüsranla biten. insan ilişkileri içerisinde sorumluluk barındıran bir olgu ve sorumluluktan, gerçek birşeyler yaşamaktan korkan, kaçan ve her karşısına geleni bir alternatif olarak gören açgözlü bir zihniyetin kurbanı oluyor bu ilişkiler.

21 Eylül 2011 Çarşamba

Facebook Listeler Nedir?

     Facebook un son günlerde listeler diye dayattığı şey aslında zaten face in içeriğinde olan birşeydi.. Ama çoğu kişinin bilmediği bir özellikti.. Google ın sosyal paylaşım konusuna el atmasıyla birlikte ortaya koyduğu googleplus projesinde "çevreler" adında bir özellik var ki facebook un bu özelliğiyle neredeyse aynı denilebilir..
     Peki nedir bu listeler veya diğer bir deyişle çevreler.? Şöyle ki arkadaş olarak eklediğiniz herhangi birini yine kendi oluşturduğunuz listelerden birine ekliyorsunuz.. hani arkadaş olarak eklendi penceresinde Listeye Ekle çıkardı ya hep.. Siz de kapat diye kapatıp geçerdiniz.. İşte odur listeler.. Mesela Aile listesine 10 kişi eklediniz diyelim.. bu 10 kişinin gizlilik ayarlarını tek tek yapmak yerine (gizlilik ayarları = profilinizde neyi görüp neyi göremeyecekleri yani) aile listesinin gizlilik ayarlarını yapıp hepsini bir hamlede halletmiş oluyorsunuz.. listelerinizi isteğinize göre isimlendirip istediğinizi listeye ekleyip listeden çıkarabiliyordunuz..
     Facebook un bu özelliği zaten vardı demiştim başta ama ufak bir değişiklik yaptılar.. Googleplus tan özenerek herhangi bir listeye tıkladığınızda örneğin aileye tıkladınız.. Sadece Aile listesinde olanların paylaştıkları şeyler anasayfanızda görünüyor.. Bu şekilde anasayfanız çöplük gibi olmuyor ayrıca aradığınız biri varsa daha kolay görebiliyorsunuz..
     Yeri gelmişken bir çok kişinin bilmediğine emin olduğum bir durumu da anlatayım.. Paylaşımlarınızı yaparken paylaş butonuna basmadan önce bu butonun hemen üstünde gizlilik ayarları tuşu vardır.. Yeni birşey değil, zaten vardı.. İşte oraya tıklayıp "Bu paylaşımı şu kişiler görebilsin" veya "Bu paylaşımı şu kişiler göremesin" bölümlerine oluşturduğunuz bir listeyi eklerseniz o listedekiler paylaşımınızı görürler veye göremezler.. Bu şekilde de tek tek gizlemekten kurtulmuş olursunuz.. Örneğin ilköğretim arkadaşlarınızın yeni fotoğraflarınızı görmesini istemiyorsunuz diyelim.. İlköğretim diye bir liste oluşturun.. Albüm gizliliği ayarlarını yaparken "ilköğretim listesi" bunu göremesin deyin.. Sorun çözülmüş olur..
     Gizlilik ayarları konusunda facebook önceleri daha rahattı.. Neredeyse herkesin profilinizde neyi görüp neyi göremeyeceğini ayarlayabiliyordunuz.. Şimdilerde o kadar özgür olamıyorsunuz malesef.. Ama yinde birçok gizlilik ayarını yaptıktan sonra iş arkadaşlarınız, okul arkadaşlarınız aileniz yakın arkadaşlarınız sizinle ilgili herşeyden haberdar olamamış oluyor..

19 Eylül 2011 Pazartesi

Gerginlik

     Bazen tarif edemediğim bir gerginlik başgösteriyor.. Bir şey yemek istemiyorum.. Konuşmak istemiyorum.. Ama depresyon gibi değil.. Sadece gerginlik.. Bir şeyleri kırma isteği vs.. İçimde büyüyen bir balon gibi kalbimi, göğsümü sıkıştıran garip bir his yumağı..
     Sebebini bilmediğim bir gerginliği ortadan kaldırmak da pek kolay olmuyor tabii.. Birine, bir uğraşa ihtiyacım olduğunu hissediyorum.. Sıkıldım gerildim bunaldım...

Otizm Nedir?

OTİSTİK ÇOCUKLARDA DİKKAT ÇEKİCİ BAZI ÖZELLİKLER
- Kendisini çevresinden uzaklaştırma ve kendi dünyasında yaşama
- Cansız nesnelere insanlardan daha fazla ilgi gösterme
- Sebebsiz gülümseme, gülme ve ağlamalar
- Söylenen sözleri anlamsızca tekrarlama
- Konuşması yaşıtlarına göre gerilik
- Cümle içinde kelimelerin yerlerini yanlış kullanma
- Anlamsız yeni kelimeler uydurma
- Göz göze gelmekten ısrarla kaçınma
- Kucağa alınmayı beklememe
- Değişikliklerden kaçınma
- Arka arkaya anlamsızca bazı hareketlerin tekrarı
- Hafıza, müzik ve okuma gibi alanlarda garip becerilerinin olması
- Kendine zarar verici hareketler
- Dış uyaranlara (ışık , ses gibi ) anormal cevap verme
- Belli nesnelere aşırı bağlanma (ip parçası, gazoz kapağı gibi)
- Diğer çocuklarla ilişkiye girememe
- Aşırı korkulu ve tedirgin bir hal içinde olma

     Yeni doğan her bebek yaşamın ilk günlerinde doğal otistik bir dönem geçirir.Yani çevresindeki insan ve eşyalara karşı ilgisiz ve dışarıdan gelen uyarılara karşı tepkisizdir. Ancak normal gelişim sürecinde bu dönem bir kaç hafta kadar devam eder ve giderek çocuk dış dünyaya açılmaya ve çevresiyle ve özellikle insanlarla ilgilenmeye ve ilişkiye girmeye başlar. Otistik çocukların çoğu normal sayılan ve çok kısa süren bu dönemi bir türlü aşamaz ve dışa açılamazlar. Karşısına anne geldiğinde kimse yokmuş gibi tepkisiz kalan ve adeta bir gülücüğü dahi esirgeyen bu çocuklar dikkatli bir gözlemci tarafından hemen farkedilebilirler.
    Çocuk dendiğinde aklımıza neşe, canlılık, bitmek ve tükenmek bilmeyen bir enerji gelir. Genellikle çevremizde bu tip çocuklarla karşılaşır ve onların oyun ve hayal dünyalarını hayretler içinde seyrederiz.. Aslında çocukları sevimli ve cana yakın yapan bu özellikleridir. Ancak çevresinde olup bitenlere karşı ilgisiz , dış dünya ile adeta bağını koparmış, kendi dünyasında yaşamaya çalışan çocuklar da vardır. Bu çocukların en belirgin özellikleri sosyal ilişki kurmadaki yaşadıkları güçlüklerdir. Bu nedenle bebeklik dönemi sonrası toplum içinde bu çocukları hemen farkedebilirsiniz. Etraflarında örülü o kalın duvarı aşmak hatta bir pencere olsun açabilmek için hayli zorlanacağınız bu çocuklara otistik çocuklar denmektedir. 
Yeni doğan her bebek yaşamın ilk günlerinde doğal otistik bir dönem geçirir.Yani çevresindeki insan ve eşyalara karşı ilgisiz ve dışarıdan gelen uyarılara karşı tepkisizdir. Ancak normal gelişim sürecinde bu dönem bir kaç hafta kadar devam eder ve giderek çocuk dış dünyaya açılmaya ve çevresiyle ve özellikle insanlarla ilgilenmeye ve ilişkiye girmeye başlar. Otistik çocukların çoğu normal sayılan ve çok kısa süren bu dönemi bir türlü aşamaz ve dışa açılamazlar. Karşısına anne geldiğinde kimse yokmuş gibi tepkisiz kalan ve adeta bir gülücüğü dahi esirgeyen bu çocuklar dikkatli bir gözlemci tarafından hemen farkedilebilirler. 
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ:
     Genellikle bebekliğin ilk iki yılı içinde otizme ait belirtilerin başlaması beklenir. Nadiren bu belirtiler daha geç yaşta da başlayabilir. Otizm belirtileri çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre çok farklılıklar gösterebilir. Bebekliğin ilk dönemlerinde annelerin ilk farkettikleri çocuklarının diğer çocuklara nazaran daha az güldükleridir. Annenin bedensel teması, çocuğunu kucaklaması ve öpmesi her çocuğun arzuladığı bir işlev olmasına karşın bu çocukları rahatsız eder. Adeta sevilmekten hoşlanmazlar ve tepki gösterirler. Ana babanın seslenmesine karşı yanıt vermemeleri nedeniyle çoğu aile çocuklarının sağır olduğunu dahi düşünebilir. Çevredeki insanların görünümleri, giyisileri dikkatlerini çekmez. dışarıdan izlendiğinde adeta odada kimse yokmuş gibi davranırlar. İnsanlarla göz göze gelmekten kaçarlar. Yalnızlığı severler ve yalnız bırakılmaya tepki göstermezler. Normalde çocuklar uyumadıkları dönemlerde yatakta kalmak istemez anneden ilgi beklerler. Ancak bu çocuklar uyumadıkları halde saatlerce yatakta sessizce kalabilirler. İlk dönemlerde anne ve babayı diğer insanlardan ayırmakta güçlük çekmelerine karşın yaşları ilerledikçe anne babaya bağlılıkları aşırı derecede artabilir ve ayrıldıklarında yoğun sıkıntı yaşayabilirler. 
     Otistik çocuklar en çok konuşma gecikmesi şikayeti ile hekime getirilirler. Bedensel gelişimi yaşına uygun olan çocuğun konuşması yaşıtlarına göre oldukça geridir. 5 yaşına geldiklerinde ancak % 50 si tek kelimelerle konuşabilir. Konuşmayı ilişki kurmaktan çok ihtiyaçların giderilmesi için kullanırlar. Bir kısmı ise ileri yaşlarda dahi konuşamaz ya da konuştukları anlaşılamaz. Konuşmanın geriliği yanında bu çocuklarda söylenen sözcükleri tekrarlama ve kelime uydurma gibi konuşma bozuklukları görülebilir. Konuşmadaki bütün bu gerilik ve bozukluklar çocuğun ilişki kurmadaki zorluğunu bir kat daha artırır. 
     Her yaş çocuğu kendi yaşıtlarıyla oynamaktan hoşlanır. Yaşıtlarıyla bir araya geldiğinde onlarla ilgilenir ve oyun kurmaya çalışır. Otistik çocuklar ise hep yalnız olmayı tercih eder, çocukların içine karışmaz, hep bir köşede yalnız başına oynarlar. Kendi özel davranış biçimleri ile diğer çocuklardan hemen ayırt edilebilirler. Örneğin kendi etraflarında defalarca dönme, tek ayak üzerinde zıplama ve odanın içinde bir köşeden diğerine koşma gibi amaçsızca terarlanan hareketleri vardır. El çırpma, tüm bedeni sallama gibi olağan dışı beden hareketleri dikkat çekicidir. İlgi alanlarının kısıtlılığı nedeniyle belirli oyuncaklarıyla hep aynı biçimde ve tekrar tekrar oynarlar. Evde bulunan bazı nesnelere aşırı ilgi gösterebilirler. Mekanik aletlere ve dönen nesnelere ilgileri büyüktür. Bazı nesnelere karşı duygusal olmayan ve bize göre anlamsız aşırı bağlılıkları vardır. Bir parça sicim ya da gazoz kapağı onlar için vazgeçilmez birer nesne olabilir. Yaşam içindeki olağan değişimlere karşı direnç gösterirler. Ev içinde bir eşyanın yerinin değişmesine izin vermez, eve alınan yeni bir eşyayı kullanmak istemezler. Değişime karşı bu direnç ailenin hayatında kısıtlamalara neden olacak derecede rahatsızlık verici olabilir. 
     Tepkileri ani ve yersiz olabilir. Öfke patlamaları, kendine zarar verici davranışlar ya da uygunsuz sevinç nöbetleri gözlenebilir. Yaş ilerledikçe çocuğun çevresiyle aktif ilişkiye girmesi artabilir ancak sınır koyamama gibi uygunsuz davranışlar devam eder. Daha ileri yaşlarda zekası normal olan çocuklarda önceden olan olayları detaylı hatırlama ve akılda tutmalar görülebilir. Müzik, hafızada tutma ve okuma gibi bazı özel alanlarda garip ve akıl almaz becerileri olabilir. 
     Otistik çocukların aile tarafından hekime ilk getirilme nedeni genellikle konuşmalarındaki gecikmedir. Oysa daha ilk yıl içinde çocuğun dış dünyaya kapalılığı ilgili bir anne tarafından fark edilebilir. Kendisi ile dış dünya arasında kalın bir duvar olan bu çocuklar annelerinin gösterdiği sevgi ve ilgiye adeta kayıtsız kalırlar. Bir annenin bunu fark etmemesi mümkün değildir. Ancak çocuğuna karşı ilgisiz ve sevgisini gösteremeyen anneler bu bozuk gidişi anlamayabilirler. 
     Otistik çocukların bir çoğunda zeka düzeyi normalin altındadır. Bu çocuğun genel olarak işlevselliğini azaltan bir faktördür. Yapılan araştırmalar otizmin toplumda yaklaşık 10.000 çocuktan 4 ünde görüldüğünü göstermiştir. Erkek çocuklarda kızlara oranla 4-5 kat daha fazla sıklıkta görülür. Otistik çocukların kardeşlerinde bu hastalığın görülme sıklığı normal çocuklara oranla daha fazladır.
NEDENLERİ:
     Otizmin gelişimsel bir hastalık olduğu düşünülmekte ve nedeni konusunda araştırmalar hala devam etmektedir. Birlikte zeka geriliği ve epilepsi nöbetlerinin sık bulunması biyolojik nedenlerin daha ön planda olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Kardeşler ve ikizler üzerinde yapılan arştırmalar genetik faktörlerin önemli olduğunu düşündürmektedir. Uzun yıllar otizmin nedeni olarak anne bebek arasındaki iletişimsizlik konu edilmiş ve bu çocukların annelerine çocukla duygusal ilişki kurmada yetersizliklerini anlatmak için buzdolabı anne yakıştırması yapılmıştır. Ancak daha sonra aynı anne babadan doğma diğer çocuklarda benzer sorunların olmaması ve tüm otistik çocukların annelerinin de buzdolabı anne modeline uymaması bu görüşü destekleyen verilerin yetersiz kaldığı fikrini doğurmuştur. Otizmin ensefalit, frajil x sendromu, fenilketonüri ve doğumsal kızamıkçık enfeksiyonu gibi bazı tıbbi durumlarla birlikte de daha sık görülebilmesi ve bu çocukların yaklaşık % 25 inde epilepsi nöbetlerin de bulunması nedeni nörobiyolojik alanda arama zorunluluğunu gündeme getirmiştir. 
TEDAVİ:
     Nedenin kesin olarak bilinememesi tedavi yaklaşımlarını sınırlamaktadır. Şurası unutulmamalıdır ki otizm tedavisinin ilk ve en önemli aşaması ailenin hastalık hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Çünkü tedavi içinde aile aktif olarak rol almalıdır. Bunun için tedavi ekibi ile işbirliği yapmak zorundadırlar. Gerginliğini üzerinden atamamış, sabırsız ve beklentisi yüksek olan ailelerin tedaviyi sürdürebilmeleri imkansızdır. Hastalığa özgü bir ilaç henüz yoktur. Ancak kendine ya da etrafına zarar veren, huzursuz, uykusuz, aşırı hareketli çocuklara bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Şu anda asıl olarak üzerinde durulan çocukları otistik halden çıkarmaya yönelik davranış ve eğitim programlarıdır. Burada amaç çocuğun sosyalleşmesini ve ilİşki kurabilmesini sağlamaktır. Çocuğun zeka düzeyine göre konuşma ve okuma yazma eğitimi verilebilir. Bu çabaların asıl amacı çocuğun dış dünyaya uyumunu sağlamaktır. Bu programların yetkili ve ehliyetli insanların katkısıyla sürdürülmesi gerekir. Kısa vadede sonuç beklemek doğru olmaz. Tedaviden alınacak sonuç çocuğun zeka düzeyi ile yakından ilgilidir. Zeka düzeyi düşük , konuşması geri çocukların tedaviden yararlanma oranları oldukça düşüktür. Otistik çocukların ancak % 10 u ileriki yaşamlarında başkalarına muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürebilirken büyük kısmı yardımsız ve bağımsız yaşayamaz.
Kaynak: savangunay.com

18 Eylül 2011 Pazar

Sitem - Veysel Tezcan

Sitem

Kiminde içe dökülür gözyaşı
Ağlamaktır bazen sitem
Gurur yapar eğilmez başı
Selamsız geçiştir sitem.


Dert büyüğüdür ağır başlı
Gülmez yüzü çatık kaşlı
Teni genç gönlü yaşlı
Hesapsız yıllardır sitem.


Bir pınar gözüdür akar sözü
Ne yapsak yarin görmez gözü
Sever görünür garibi bazı
Hakka yakarıştır sitem.


Yolda giden kervana dokunma
Derdi olmayana dert yakınma
Biçare olup etrafa bakınma
Umudun bitişidir sitem.


Sahi yazma böyle sözler
Garip gönlüm yarini özler
Gelir diye yolunu gözler
Bekleyişin adıdır sitem. 
Bakışın adıdır sitem.
                                               Veysel Tezcan

Sakarya Türküsü - Necip Fazıl Kısakürek

Sakarya Türküsü


İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;

Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,

Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,

Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?

Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! ..



Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!

Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?



İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.

Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;

Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;

Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;

Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;

Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?

Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;

Sakarya, kandillere katran döktü geceler.



Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,

Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!



İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;

Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;

Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!

Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolunun,

Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;

Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;

Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;

Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!



Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! .. 
                                                                                                     Necip Fazıl Kısakürek

Diyebilseydim - Ümit Yaşar OĞUZCAN

DİYEBİLSEYDİM

Anladım diyemem ki! Suçluyum
Belki ben anlatamadım sana kendimi
Tutuştum, yandım da yokluğunda her gece
Yine gözyaşlarımla söndürdüm kalbimi
Her gün her dakika seni özlerdim
Bitmezdi kederim senin yanında bile
Susardım, gözlerime baktığın zaman
Mermer bir heykelin çaresizliğiyle
Oysa neler düşünürdüm sen yokken
Sana kavuşunca neler söylemek isterdim
Dakikalar bir ışık hızıyla geçerdi
Ayrılık başlayınca ben biterdim
En kötüsü beni koyup gitmendi
O öyle bir yalnızlıktı anlatılmaz
Hep yarım kalmış heyecanlar hazlar içinde
Biterdi bir kış, geçerdi bir yaz
Ve nice yıllar kovalardı birbirini
Gözlerimde gitgide büyürdü mesafeler
Bütün teselliler uzaklarda kalırdı
Bütün çiçekleriyle solardı bahçeler
Ne olurdu saadetlerin en büyüğü
İşte ellerimde al, diyebilseydim
Anlardın, ve hiç gitmezdin, değil mi
Bir gün duyduğum gibi kal diyebilseydim.
                                           ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Geçen Zaman - Ziya Osman SABA

GEÇEN ZAMAN

Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...
-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini...
Böyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...
Yalnız hatırlamak hatirlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp herşeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?
 
                                                         ZİYA OSMAN SABA

14 Eylül 2011 Çarşamba

Sıla Gençoğlu (Sıla)


     17 Haziran 1980 yılında Denizli'de doğan sanatçı, ilkokulu da Denizli'de okudu. Orta ve lise oğrenimi için İzmir'e anneannesinin yanına yerleşti. İlk sahne çalışmalarına İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi'nde başladı ve Türk Halk Müziği ile Türk Sanat Müziği korolarında korist ve solist olarak görev aldı. Lise ikinci ve üçüncü sınıflarda özel şan derslerine başladı. İzmir Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından Sabahat Tekebaş ile şan ve ses eğitimi uzerine çalıştı.

     1998 yılında yüksek öğrenimi için İstanbul'a geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde bir sene okudu, daha sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi Caz Vokal Bölümü'ne geçiş yaptı. Bu dönemde, Afyon Caz Festivali'nde Neşet Ruacan, Nedim Ruacan ve Nezih Yeşilnil'den oluşan caz orkestrasında solist olarak görev aldı. Nükhet Ruacan'la ses eğitimi üzerine çalıştı ve yine okul döneminde, daha sonraları albümlerinde sanatçıya önemli katkılar yapan müzisyen Efe Bahadır'la da tanıştı. Kısa bir sürenin ardından Kenan Doğulu ile tanışarak onun yedi sene vokalistliğini yaptı. Ayrıca Sıla'nın yaptığı besteler ve yazdığı şarkı sözleri Ferhat Göçer (Yolun Açık Olsun/ Vur kadehi Ustam), Kenan Doğulu (Demedi Deme/Boğaziçi), Emel Müftüoğlu (Eğlenilecek Kızlar, Evlenilecek Kızlar/Ağla) gibi sanatçıların albümlerinde yer aldı. Geniş kitleler onun sesiyle ilk kez Sezen Aksu ile yaptıkları ve "Sıla" dizisinin şarkısı olan ortak besteleri "Sıla/Töre" sayesinde tanıştı.

     Albümleri:
  •    Sıla (2007)
  •    İmza (2009)
  •    Konuşmadığımız Şeyler Var (2010)
    Sıla resmi sitesi:  silagencoglu.com.tr

    

12 Eylül 2011 Pazartesi

Amy Mcdonald-next big thing

    

Gece Gece

      Birinden yalvarırcasına bir şey istediğinde (herhangi biri değil tabiki) hani seni yüzüstü bırakır ya.. Kendi derdine düşüp sana kızıp bağırıp çağırıp umursamaz ya.. Öyle işte..
      Bir de yanlış anlamalar var tabi.. Bir cümle kurulur.. Binnn türlü şeye çekersin anlamazsın.. Sonra yanlış anlama düzeltildiğinde ne yapacağını şaşırırsın.. Öyle işte..

11 Eylül 2011 Pazar

Kerem ve Hidayet Bıraktı!

     Kerem ve Hidayet veda etti
Kaynak: hurriyet.com.tr

     12 Dev Adam'ın kaptanları Hidayet Türkoğlu ve Kerem Tunçeri, milli takımı bıraktığını açıkladı.

     Litvanya'da düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası 2. tur E Grubu son maçında Sırbistan'a yenilerek turnuvaya veda eden A Milli Takımımız'da iki şok gelişme yaşandı.

     Takımımızın yıldız oyuncuları Hidayet Türkoğlu ve Kerem Tunçeri, milli takım kariyerlerine son verdiklerini açıkladılar.

     32 yaşında milli takım kariyerlerine son veren bu iki oyuncu, basketbol yaşantılarına kendi takımlarında devam edecekler. Hidayet Türkoğlu NBA'de Orlando Magic, Kerem Tunçeri ise Beko Basketbol Ligi'nde Anadolu Efes forması giyiyor.

Basketbolda Avrupa Şampiyonası'na Veda

Kaynak: Hurriyet.com.tr Avrupa Şampiyonası'na veda ettik: 68-67

      11 Eylül 2010'da Sinan Erdem Spor Salonu'nda Sırbistan'ı son saniye basketi ile yenerek Dünya Şampiyonası finaline yükselen A Milli Basketbol Takımımız, Litvanya'da düzenlenen Avrupa Şampiyonası 2. tur E Grubu son maçında Sırbistan'a 68-67'lik skorla mağlup oldu ve son 8'e kalamadan turnuvaya veda etti. Maçın son saniyesinde topla buluşan Ersan İlyasova atışını baskete çevirmiş olsaydı Sırbistan'ı bir kez daha son saniye basketi ile yenmiş olacaktık.

      Maça "Kerem Tunçeri, Ömer Onan, Hidayet Türkoğlu, Ersan İlyasova, Ömer Aşık" 5'i ile başlayan 12 Dev Adam, Ömer Aşık'ın basketi ile 2-0 öne geçti. Bu basketten sonra maç boyunca bir daha hiç öne geçemeyen milli takımımız mücadeleden 68-67'lik skorla yenik ayrıldı ve Avrupa Şampiyonası'na veda etti.

Eylül Akşamı mehmet günsür

En sevdiğim ay Eylül.. Ay dedim ama aslında eylülün mevsimini severim..



10 Eylül 2011 Cumartesi

Aydilge Sarp

Aydilge
     1974 doğumlu.. Türk yazar ve müzisyen..
     Genç yaşına, müzik alanında iki albüm, edebiyat alanında üç kitap, üniversite birinciliği, radyo- TV- sinema yüksek lisansı, iletişim uzmanlığı, editörlük, radyo programcılığı, onlarca konser ve çevre projeleri sığdırdı..       Sekiz yaşında TRT Ankara Radyosu Çocuk Korusu sınavlarını kazanan Aydilge, 15 yaşına kadar, Türkiye'nin ilk Türk Sanat Müziği çocuk korosunda radyo sanatçısı olarak görev aldı.
 
        Albümleri:
  • 2006: Küçük Şarkı Evreni
  • 2009: Sobe
  • 2010: Takıntı
  • 2011: Kilit
  • 2011: Akıllı Bir Deli
        Kitapları: 
  • Kalemimin Ucundaki Düşler
  • Bulimia Sokağı
  • Altın Aşk Vuruşu
     İnternet sitesi: aydilge.net
 
   

9 Eylül 2011 Cuma

Windows 7

     Windows 7 ye geçiş yapmış bulunmaktayım:D Win 7 Ultimate.. Vista çok sinir bozmaya başlamıştı.. Win 7 daha iç açıcı görünüyor..
     Nasıl yaptığımı merak eden varsa söyleyim.. Bir adet win 7 DVD si alınır.. Şimdi yükle denir.. C diski gösterilir.. Ve izlenir:D
     Birkaç düzeltilmesi gereken durum oluştu..
            -Sistem başlangıçta ingilizceydi; Windows update açıp optional yüklemelerden Dil paketini yükleyip resetleyince sorun düzeldi..
            -Bir de C diskinde Windows.old dosyası oluşmuş durumda.. Araştırdım; eğer eski sisteme dönmek istenmiyorsa "silinebilir bir klasör"..:D
     Bir tanesi hariç driver lar kurulmuş durumda.. Bilinmeyen aygıt diyor ama büyük ihtimalle kart okuyucu falandır..
     Tüm güncellemeleri ve program yüklemelerini de yaptıktan sonra artık bilgs. kullanılır durumda:D


     Bu arada bilgisayarın açılma süresi 1 dk 15 saniye:D messenger oturumu otomatik olarak açıldığı anda kronometreyi durdurdum..

5 Eylül 2011 Pazartesi

Fahriye Evcen

Eski Hali
Yeni Hali



 
















     Fahriye Evcen saç rengini değiştirip kaşlarını da inceltmiş.. Eski hali kesinlikle daha iyiydi bence.. Umarım bir an önce bu değişiklikten vazgeçer.. Hakaret değil amacım, bir eleştiri sadece.. Kumral pek gitmemiş hani.. ;)

Smurfs (Şirinler) 2011