14 Ağustos 2013 Çarşamba
Windows 8.1'in çıkış tarihi belli oldu
Microsoft yeni işletim sistemi Windows 8.1’in çıkış tarihlerini kesinleştirdi. Şirketten yapılan açıklamaya göre kullanıcılar Windows 8.1’e 18 Ekim itibariyle ulaşabilecekler.
Bununla beraber halihazırda Windows 8 sahibi olan kullanıcılar ise yeni sisteme ücretsiz olarak geçebilecekler. Güncelleme 17 Ekim’den itibaren indirilebilecek.
Kaynak:http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/24519228.asp
3 Başlık
Bir yere sıkışmış gibi hissetmek:
Öyle hissediyorum. Kendim için yapmak istediklerim aklımın bir köşesinde dururken bunları açığa vurmamak da istiyorum aynı zamanda. Çünkü ya yapamazsam herkesi de boşuna ümitlendirmiş olmaktan korkuyorum. Köşeye sıkışmaktan daha çok bir boşluğa sıkışmış haldeyim. zihnimdeki boşluklara ve yoğunluklara...
Bir şeyler için çabalıyorum ama bunu farkedilmeden hızlıca yapıp insanların karşısına çıkmak istiyorum. Ama zaman öyle benim istediğim gibi akmıyor tabii. Telaşlanıyorum haliyle. Sessizleşiyorum. Ama akıllanıyorum, değişiyorum ben...
Önümde koca bir süzgeç var gibi hissediyorum. Birazım kurtulacak geçecek ama birazım kalacak yine bu tarafta. Sıkışacak... Sinirleniyorum zaman zaman. Nedensiz ve aniden. strese giriyorum...
Kendini yetersiz hissetmek:
Hani süzgeç demiştim ya, işte o süzgeçten hiiiç geçemeyeceğimi hissediyorum bazen. Yetersiz olduğumu. Beceriksiz olduğumu. Ve hiç toparlanamayacakmışım gibi hissediyorum. Sanki böcekler sarmış gibi etrafımı. Filmlerden fırlama bir sahne canlanıyor gözümde. Terliyorum ve sinirleniyorum. Ne yapacağım diye sormayı bıraktım aslında. Biliyorum ne yapacağımı ve yapıyorum. Bloguma reklam bile aldım:) şimdiden ünlü hissediyorum kendimi...
Yetersiz ve beceriksiz hissediyorum. Neşeli, şeylerden bahsetmeliyim biliyorum. Ama önce şu kabuğumu atmalıyım değil mi. Bir şeyleri başarmayı ben de istiyorum artık. Kendimi bulmayı.
Artık yeter demek:
Başarmayı istiyorum. Bir şeyleri işte. Herhangi bir şey... Artık yeter, evet. Ama doğru yolda mıyım bilmiyorum. Bloguma yeni yazı eklerken ne kadar yaklaşıyorum acaba yapmak istediklerime. Hayallerime. Akıllanıyorum, iyileşiyorum, değişiyorum. Umarım biraz hızlanır da bazı şeyler oluverir artık hayırlısıyla. Kabuğumdan da üstümdeki böceklerden de bu kasvetten de üzüntüden sıkıntıdan stresten de kurtulup sakince yoluma devam etmek istiyorum...
3 başlık bunlardı. Hepsi aynı şeyden bahseden ama hepsi farklı birer duygu yumağından çıkıp gelen....
Öyle hissediyorum. Kendim için yapmak istediklerim aklımın bir köşesinde dururken bunları açığa vurmamak da istiyorum aynı zamanda. Çünkü ya yapamazsam herkesi de boşuna ümitlendirmiş olmaktan korkuyorum. Köşeye sıkışmaktan daha çok bir boşluğa sıkışmış haldeyim. zihnimdeki boşluklara ve yoğunluklara...
Bir şeyler için çabalıyorum ama bunu farkedilmeden hızlıca yapıp insanların karşısına çıkmak istiyorum. Ama zaman öyle benim istediğim gibi akmıyor tabii. Telaşlanıyorum haliyle. Sessizleşiyorum. Ama akıllanıyorum, değişiyorum ben...
Önümde koca bir süzgeç var gibi hissediyorum. Birazım kurtulacak geçecek ama birazım kalacak yine bu tarafta. Sıkışacak... Sinirleniyorum zaman zaman. Nedensiz ve aniden. strese giriyorum...
Kendini yetersiz hissetmek:
Hani süzgeç demiştim ya, işte o süzgeçten hiiiç geçemeyeceğimi hissediyorum bazen. Yetersiz olduğumu. Beceriksiz olduğumu. Ve hiç toparlanamayacakmışım gibi hissediyorum. Sanki böcekler sarmış gibi etrafımı. Filmlerden fırlama bir sahne canlanıyor gözümde. Terliyorum ve sinirleniyorum. Ne yapacağım diye sormayı bıraktım aslında. Biliyorum ne yapacağımı ve yapıyorum. Bloguma reklam bile aldım:) şimdiden ünlü hissediyorum kendimi...
Yetersiz ve beceriksiz hissediyorum. Neşeli, şeylerden bahsetmeliyim biliyorum. Ama önce şu kabuğumu atmalıyım değil mi. Bir şeyleri başarmayı ben de istiyorum artık. Kendimi bulmayı.
Artık yeter demek:
Başarmayı istiyorum. Bir şeyleri işte. Herhangi bir şey... Artık yeter, evet. Ama doğru yolda mıyım bilmiyorum. Bloguma yeni yazı eklerken ne kadar yaklaşıyorum acaba yapmak istediklerime. Hayallerime. Akıllanıyorum, iyileşiyorum, değişiyorum. Umarım biraz hızlanır da bazı şeyler oluverir artık hayırlısıyla. Kabuğumdan da üstümdeki böceklerden de bu kasvetten de üzüntüden sıkıntıdan stresten de kurtulup sakince yoluma devam etmek istiyorum...
3 başlık bunlardı. Hepsi aynı şeyden bahseden ama hepsi farklı birer duygu yumağından çıkıp gelen....
13 Mayıs 2013 Pazartesi
Bezdim
Bezdim artık tartışmalardan, sıkıntılardan...
Bağırış çağırışlardan, başlayan her yeni günün dünden hiçbir! farkının olmamasından... Anlatamamaktan, anlayamamaktan bezdim. Ne yapacağım, ne yapmalıyım. Bir komedi filmini izlerken ağlamak kaç kişiye nasip olur acaba. İnanamadınız değil mi. Manasız biliyorum. Ama öyle.
Jim Carrey. "yes man" filmi. gülmesem bile sakince izleyebilirdim. Ama benim aklım nerelerde geziyor bilseniz.
Hayat amacım ne? Nereye gidiyorum? Ne yapıyorum? Bu soruları sesli sorarken yanımda fazla kişi olmaz. Sadece yakın hissettiğim 1 veya 2 kişi. Onlar da bu soruları manasız bulup bana kızmakla meşguller.
Ne yapıyorum ben? :S Hangi adımı neden atıyorum? Kim için ne için yaşıyorum.?
Emanet bir bedeni taşıyan bir ruh olarak hissettiğiniz olmuştur belki. Peki hiç emanet bir bedende emanet bir ruhla emanet bir hayatı yaşadığınızı hissettiğiniz oldu mu??? Emanet derken mecazi değil, yani "her an ne olacağı belli değil" manasında değil, gerçek anlamda emanet! Başkasının gibi...
Kendime gelemiyorum. Sakin olamıyorum. Gülemiyorum. Bazen titreyerek kriz geçirmenin eşiğinden dönüyorum. Kendimi yere atıp öylece saatlerce bekleyebiliyorum. Düşünerek, susarak. Beni yine uyandıran ne oluyor tahmin edin. Yine bir bağırış! Ne oluyor? Ne için bu. Ben neresindeyim.
Düşünmeden durabilmek için kendimi boş şeylere veriyorum. Onları da saatlerce yapıyorum. Bu sefer yine bir bağırış çağırış. Bazen bedenimi parçalayıp, Hulk olup çıkmak istiyorum.
Yazarken bile sinirlerim bozuluyor. Beni bana bıraktıkları gün ben, ben olmaktan çıkacağımı çok iyi biliyorum....
Bağırış çağırışlardan, başlayan her yeni günün dünden hiçbir! farkının olmamasından... Anlatamamaktan, anlayamamaktan bezdim. Ne yapacağım, ne yapmalıyım. Bir komedi filmini izlerken ağlamak kaç kişiye nasip olur acaba. İnanamadınız değil mi. Manasız biliyorum. Ama öyle.
Jim Carrey. "yes man" filmi. gülmesem bile sakince izleyebilirdim. Ama benim aklım nerelerde geziyor bilseniz.
Hayat amacım ne? Nereye gidiyorum? Ne yapıyorum? Bu soruları sesli sorarken yanımda fazla kişi olmaz. Sadece yakın hissettiğim 1 veya 2 kişi. Onlar da bu soruları manasız bulup bana kızmakla meşguller.
Ne yapıyorum ben? :S Hangi adımı neden atıyorum? Kim için ne için yaşıyorum.?
Emanet bir bedeni taşıyan bir ruh olarak hissettiğiniz olmuştur belki. Peki hiç emanet bir bedende emanet bir ruhla emanet bir hayatı yaşadığınızı hissettiğiniz oldu mu??? Emanet derken mecazi değil, yani "her an ne olacağı belli değil" manasında değil, gerçek anlamda emanet! Başkasının gibi...
Kendime gelemiyorum. Sakin olamıyorum. Gülemiyorum. Bazen titreyerek kriz geçirmenin eşiğinden dönüyorum. Kendimi yere atıp öylece saatlerce bekleyebiliyorum. Düşünerek, susarak. Beni yine uyandıran ne oluyor tahmin edin. Yine bir bağırış! Ne oluyor? Ne için bu. Ben neresindeyim.
Düşünmeden durabilmek için kendimi boş şeylere veriyorum. Onları da saatlerce yapıyorum. Bu sefer yine bir bağırış çağırış. Bazen bedenimi parçalayıp, Hulk olup çıkmak istiyorum.
Yazarken bile sinirlerim bozuluyor. Beni bana bıraktıkları gün ben, ben olmaktan çıkacağımı çok iyi biliyorum....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)